Türkiye, milli egemenliğin 105. yılında 6.2 büyüklüğündeki bir depremle sarsıldı. Yaşanan sarsıntı, halkta büyük bir endişeye neden olurken, muhalefet cephesinden çarpıcı açıklamalar geldi.
Yapılan değerlendirmelerde, iktidarın 23 yıldır süren yönetiminde Türkiye’nin ve özellikle İstanbul’un depreme karşı hiçbir hazırlık yapılmadığına dikkat çekildi. Açıklamada, “Nasıl ki milli egemenlik türlü oyunlarla gasp edildiyse, vatandaşın yaşam ve barınma hakkı da aynı şekilde gasp edilmiştir” denildi.
Vatandaşların güvenli konutlara ulaşmasının bir yana, bütçelerine uygun kiralık ev dahi bulamadıklarına vurgu yapılan açıklamada, “7 yıldır bilinçli sürdürülen ekonomik kriz, siyasi gerilimlerle birlikte vatandaşın geleceğe olan inancını da yok etti” ifadeleri kullanıldı.
Depremin ardından en temel ihtiyaçlardan biri olan iletişimin de sağlanamadığı belirtilerek, operatörlerin yetersiz kaldığı eleştirildi. “Türkiye, dünyanın en pahalı ve en vasat iletişim hizmetine tonla para öderken, depremde yine sinyaller kesildi, sosyal medya sansürlendi. Varlık Fonu'ndaki Türk Telekom ve Turkcell vatandaş için değil, rant için işletiliyor” denildi.
1999 depreminin ardından belirlenen 470 toplanma alanından sadece 77’sinin kaldığına işaret edilerek, “Gerisi AVM, rezidans ve gökdelen oldu. 16 milyonluk İstanbul’da afet toplanma alanı kalmadı. Gezi Parkı’na bile vatandaş alınmadı. Bu, milletin canını yok saymaktır” eleştirisi yapıldı.
Deprem vergilerinin amacına uygun kullanılmadığı, bugüne kadar yaklaşık 40 milyar doların toplandığı ancak yapı stoğunun hala çürük olduğu vurgulandı. “Bu paralar deprem hazırlığı için değil, seçim yatırımı için harcandı. İstanbul’u almak için 1 ayda 50 milyar dolar yakıldı” denildi.
Açıklamada, Türkiye’nin ve İstanbul’un iktidar için bir ‘sermaye’ olarak görüldüğü ifade edilerek, “Vatan bizim için uğruna can verilecek toprakken, onlar için kupon arazi. Kurumları, askeriyeyi ve devleti yağmaladıkları gibi, bu ülkenin kaynaklarını da talan ediyorlar” sözleriyle iktidara ağır eleştiriler yöneltildi.