9914,68%1,38
36,10% 0,00
37,81% 0,72
3388,79% 0,64
5487,40% 0,47
Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, “52 senedir Türkmenim. Soran herkese böyle diyorum. Kendime Türkmenim dediğim coşkuyla bundan sonra kalan ömrümde ben kendime Kürtüm derim.
“53. YAŞIMA KÜRT OLARAK GİRDİM”
Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, “52 senedir Türkmenim. Soran herkese böyle diyorum. Kendime Türkmenim dediğim coşkuyla bundan sonra kalan ömrümde ben kendime Kürtüm derim. Birinci yaş günümü kutladım. Yani Türkmen olarak 52 sene yaşadım. Kürt olarak birinci yaş günümü geçen 1 Şubat'ta kutladım. Benim için Kürt neyse Türkmen de o. Ben Türkmenim dediğim duygu nasılsam Kürt dediğim duygu da aynıyım. Dolayısıyla ben Kürtken de üstüme Öcalan’ı, PKK’yı değdirmem. Türkmenken de değdirmiyorum. Değdirmeye heves edenleri meşru görmüyorum” dedi.
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, Denizli’de bir otel de basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Ağıralioğlu, özetle şunları söyledi:
MEMLEKET NEFES ALACAK
“Sayın Cumhurbaşkanı 2002’lerde uzun bir vizyon hedefi, uzun bir çalışma ve kalkınma hedefi diye ortaya koydu. 2023 programının bütün hedeflerinin fazlasıyla tutturulabileceğine inanıyorduk aslında. Siyaset maharetsizlik gösterdi. Mali disiplinsizlik sebebi olacak harcamalar yaptı, keyfilik gösterdi. Denetimsizlikten, kontrolsüzlükten, plansızlıktan, programsızlıktan milletin hissesine fakirlik düştü. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar siyaset ve siyasetçilerin yerinde durmamasından kaynaklandığını, her şeye karışmalarından başımıza yük olduğunu, dert olduğunu, siyaset ve siyaset kurumunun yerine çekilirse memleketin pek çok sorununu çözüleceğine inanıyoruz. Tayyip Bey'in yapamadığını siz nasıl yapacaksınız gibi bir duygu var. İtirazları boşa düşürme hevesi görüyoruz. Bilinmesini isteriz ki milletimiz de bilsin ki bugün sorun dediklerimizin hepsi siyaset ve siyasetçiler yerinde durmayı bilmediği için sorundur. Adaleti bozan, siyasetin gölgesinde bırakan siyasettir. Eğitimi bozan, siyasetin kendi inandıklarını deneme hevesidir. Mülki idareyi yoran siyasettir. Siyasetin kendi hududuna çekilebildiği bir siyasal alan oluşsa memleket galiba nefes alacak ayağa kalkacaktır. Millet ürettiğinin hakkını alabileceği, harmanda bereketle buluşabileceği, kazandıklarıyla çoluğuna, çocuğuna, sevdiklerine imkân sunabileceği bir siyasi bereket bulsun istiyor. Dolayısıyla siyasetin mesuliyeti bu. Sistem tartışmasına düşürmeyeceğiz mevzuyu. Ama daha iyi, daha kaliteli, daha güçlü bir gelecek inşa etmek için Anahtar Parti olarak şöyle bir siyasi kurgumuz var. Siyaseti bilenlere soran, bilenlerin dediğini yapan, bilmediğini kabul edebilen, özür dileyebilen, hesap verebilen bir siyasi alana çekeceğiz. Ondan sonraki sürecin memlekette daha yaşanabilir şartlar oluşturacağına inanıyoruz.
PATRON MİLLET
Önümüzdeki dönem ciddi bir işsizliğe, ciddi bir daralmaya bağlı işsizliğe yeniden sebep olacak bir ekonomi programı uygulanıyor. 22 bin 104 liraya yaşayamaz şartlarda, 15 bin ortalama emekli maaşıyla geçinemez şartlarda hatırı saydığı derecede insanımız var. Çocuklarımız madde bağımlılığının pençesinde İşini bulabilen geçinemez şartlarda işe gidiyor. Bütün ümidini kaybeden kumara düşüyor. Şimdi bu darboğazdan memlekete alacağız. Ülke yönetilemiyor demektir bu. Ülkenin doğru yönetilmesini sağlayacak yeni bir değişime ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. O yüzden memlekette yine bir değişim zamanının geldiğine, siyasette bir nöbet değişiminin bir mecburiyet olduğuna, bu mecburiyete uygun da milletin ümidini kazanacak, güçlü Türkiye'yi inşa edebilecek bir siyasi programa, bismillah dedik, yürüyoruz. Patron millettir, hâkim millettir, söz milletindir. Milletin kendi kaderine el koyması için bir siyasi mesuliyet alanı inşa ediyoruz.
DIŞ POLİTİKA VURGUSU
Bütün detaylarıyla Suriye'de gördüğümüz mizansen de dahil, bizi bu endişeye sevk eden Orta Doğu yerleşim planı, İsrail'in güvenlik planıdır. Golan Tepelerini aşan, Suriye'de yeni geçici hükümetin Şam'ı aldığı andan itibaren başlayan, İsrail'deki güvenlik stratejisinin bir ayağı olarak 800 noktayı bombalayan, sonra Barzani-Talabani'yi birleştiren, sonra Mazlum Kobani isimli teröristi helikopterle Kuzey Suriye'den alıp Kuzey Irak'a götüren, sonra Peşmerge topluluklarıyla Erbil'i Haseki'ye himaye etsinler diye birleştirme gayretiyle oluşturan bir azgınlık var ve bu İsrail güvenlik programı. Bu güvenlik programı başımızda bir PKK devleti, adalarda bir tehdit. Güney Kıbrıs'ı Kuzey Kıbrıs Türk Devleti'yle yine zora düşürecek bir yerleşim ve mevzi üst kazanma hevesi. Yunanistan'a da NATO hukukunu çiğneyecek şekilde Türkiye'ye bir güvenlik tehdidi. Bu Türk devletinin acil çözmek zorunda olduğu problemler. Suriye'de devlet ve millet olarak bedel ödeyen tarafız. Esad rejiminin düşmesine müteakiben gelişen hadiseleri izliyoruz. Esad, Suriye'yi terk eder terk etmez Halep'ten Şam'a uzanan ve çok kısa süren bir devir teslimi yaşandı. Şimdi oradalar. Ne oldu? Millet ne olduğunu anlarken İsrail, Suriye topraklarında 800 noktayı hava operasyonuyla vurdu. Bunlarla ilgili bir mukabele yapılmadı. Açıklama yapılmadı. Yani kimse bunlara size ne, siz bizim memleketi niye vuruyorsunuz? Size ne bizim memleketin varlığından, tehlike gördüğünüz yerlerin için vuruyorsunuz diyemediler. Yani geçici hükümetten de bununla ilgili bir açıklama yapılmadı. Efendim silahlar teslim edilsin, Suriye üniter yapısı korunsun, Türkiye Suriye içerisindeki bütün silahlı unsurların silahlarını devrederek Suriye'nin geçici hükümetiyle eş güdümlü çalışmasını sağlasın lafların arasında Amerika Birleşik Devletleri gözümüzün önünde Talabani ve Barzani'yi yakınlaştırmak için stratejik hamle yaptı. Barzani ve Talabani'yi birleştirdiler. Yani büyük işler olmaya başladı. Güney Kıbrıs'a Amerika İngiltere zaten üstleri vardı. İsrail üst kurdu. Adalara, İsrail Türkiye'ye, menzili Türkiye'ye, uç Türkiye'ye dönük şekilde hava savunma sistemleri kurdu. Yüz yıl sonra tekrar İngiltere Irak'a döndü.
TÜRKİYE KUŞATILIYOR
NATO ilişkilerimizi tehlikeye sokacak şekilde Yunanistan'a Türkiye'deki güçleri Amerika kaldırıyor. Dede Ağaç'ta Amerikan üssü var. Amerikan'ın Yunanistan'da 8 tane üssü oldu. Adalar'da silahlanma var. Güney Kıbrıs'ta mevzilenme var. Suriye'de PKK devleti var. Irak'ta PKK'ya himaye olacak şekilde Barzani ve Taliban'ı Suriye'nin kuzeyindeki PYD'de birleştirme var. Bunların ne anlama geldiğini biz biliyoruz. Türkiye kuşatılıyor. Şimdi Türkiye kuşatılırken buna sebep olan şey Suriye'deki yeni yapılanmaysa bu yapılanmanın ilk işaretlerini nerede verdiler? Hamas saldırısından 3 gün sonra Netanyahu ve Biden Orta Doğu'da artık hiçbir sınır eskisi gibi hiçbir devlet eskisi gibi kalmayacak derken verdi. Şimdi bu program uygulanıyor. Bunlar diyorlar ki Orta Doğu'da taşlarI yerinden oynattık. Bu taşları oynattığımız taşların da nereye oturtacağını biz biliyoruz. Bu oturtacağımız taşlardan Suriye'ye, PKK devleti, Irak'taki Erbil'in gücünü, Erbil'e bir güç hissettiriyoruz. Oraya hava savunma sistemleri kuruyoruz. Biz oraya İHA-SİHA'ya gönderemez hale geleceğiz. Bu o demektir. İngiltere'nin oraya mevzilenmesi tehdit demektir. Kerkük'e üs o demektir. ABD'nin Suriye'nin 3'te 1'inde PYD devlet kurması tehdit demektir. Buna Akdeniz'e sınırı çıkışı olacak bir devlet yapılanması demektir.
TÜRKİYE’Yİ MENÜYE KOYMAYA ÇALIŞIYORLAR
Büyük Kürdistan falan laflarının arasında aslında İsrail'in güvenlik programı adım adım uygulanmaktadır. Büyük Kürdistan diye uygulamaya çalıştıkları şey dümdüz büyük İsrail projesidir. Türk Devleti'nin olanı bir tane gördüğünü ama masada inisiyatifinin her gece günü hatırlaması gerektiğini düşünüyorum. Türk Devleti baypas ediliyor. Görüşmelerden uzak tutuluyor. Orta Doğu'da eğer masada değilseniz müzakerede mutlaka menüdesinizdir. Sizi yiyorlardır. Dolayısıyla Türkiye masadaysa masada olmanın hakkını vermelidir, menüde olmak istemiyorsa. Ben şu anda Türkiye'yi menüye koymaya çalıştıklarını düşünüyorum. Türkiye masada olmalıdır. Dört buçuk milyon Türkmen nüfusu vardır. Orada Suriye'deki Arap nüfusundan sonraki en büyük nüfus Türkmen nüfusudur. Şimdi masada olmamız lazım.
MİSAFİR ETTİKLERİMİZİN TAPUSU ELİMİZDE OLMALI
Bizde 3 buçuk-4 milyon Suriyeli vardır. Türkiye'deki Suriyeli misafirlerimizin malı mülkü, Suriye'nin üçte birinin tapusu demektir. Memleketin Suriye'nin üçte birinin tapusu bizim misafir ettiklerimizin elinde. Türkiye talep etmesi gereken şeylerden bir tanesi misafir ettiklerinin tapularıdır. Onlara tapu kadastro hizmetlerini vermelidir Türkiye. Bizim misafir ettiklerimizin Suriye'deki topraklarının tapusu kadastrosu elimizde olmalıdır. Önümde gördüğüm şey şudur, Amerika, İngiltere, İsrail, Türk Devleti'nin aleyhine mevzileniyor buraya.
NATO HUKUKU ÇİĞNENİYOR
Benim korkum şudur. NATO hukukunu çiğneyip PYD'ye PKK'ya bir devlete verilecek silahlar veriliyor sonra bunlara devlet kurdurulmaya çalışmıyorsa; 2 şey yapılmaya heves ediliyordur. NATO hukukunu çiğniyorsanız siz NATO'yu gözden çıkarırsınız demektir. NATO'yu gözden çıkarmamışsanız NATO'yu bozacaksınız demektir. NATO'yu Türkiye'yi dışarıda bırakacak şekilde bozuyorsanız İsrail'i, Yunanistan'ı ve Güney Kıbrıs'ı NATO'ya almaya çalışıyorsunuz demektir. Üstüne de Peşmerge'ye, PKK'ya otonom bölgeler oluşturup onlara verdiğiniz silahlarla NATO'nun burada yeni ordusunu hazırlıyorsanız Türkiye'yi devreden çıkarmaya çalışıyoruz demektir. Bu ne demektir biliyor musunuz? Türkiye'nin başında büyük bela var demektir. O yüzden devlet adamlarımıza dirayet, devlet adamlarımıza feraset, devlet adamlarımıza akıl, ordumuzda güç kuvvet dileriz. Akıllı olmazsa bugün bizim gördüklerimizden çok daha fecisini çocuklarımızın yaşamak zorunda olacağını biliriz. O yüzden dikkatli olmak zorundayız. NATO'yu ilave edebilirler. NATO'yu ilave etmek mümkün değilse Amerika'nın çıktığı bir süreç yaşatılabilir. Amerika NATO'dan çıkar, boşa düşer. Sonra yeni bir NATO kurdur. O NATO'ya da bizi almazlar mesela. Böyle bir şey yapabilirler. İhtimalleri söylüyorum. Bunların hepsinin olabileceği yakın bir tehlike hattının içinde olduğumuzu düşünüyorum. Bunun için de devletin, milletin işte hazinesinin dolu olması, parasının güçlü olması, akademisinin ayakta olması, sanayisinin güçlü olması, ihracatının ithalat bağımlılığının olmaması… O yüzden devlet millet beraberliğine ihtiyacımız var. O yüzden bu siyasi münakaşaların gitmesine ihtiyacımız var. Bizim gerçekten kendimizden başka tutacak alımız yok.
KARARSIZ SEÇMEN
Biz şu anda Anahtar Parti Türk Milleti'nin geleceğini güçle inşa edebileceği iklime, yürüyeceği yola yürümek zorunda olduğu, yapmak zorunda olduğu işlere koşuyoruz. İktidar hedefimiz var. Kararsızlar diye bir seçmen kitlesi oluştu. İktidar Partisi kararsızlar şu anda. Bütün anketlerde görülen 36. Yani bu şu demektir. Hiç kimse partisinden memnun değil. Partisinden memnun olmayan seçmenin oy vereceği parti yok. Kararsızlar Partisi iktidarsa, bu kararsızlar haline gelmiş seçmenin kararlı iradesi haline gelmeye çalışıyoruz biz. Bu da şu demektir, iktidar olacağız. İktidar olmak istiyoruz. Yani ben partimden memnun değilim. Başka oy verecek parti de bulamıyorum seçmenine alternatif olmaya çalışıyoruz. Orada da en kuvvetli namzet biziz. Niçin biziz? Biz iktidara bir aynaya bakar gibi bakıyoruz. Muhalefeti, hataları da doğru muhasebe ediyoruz. İktidara tenkilimizin sebebi şudur. Elinde her tutuklu kudretin var. Her şeyi çözebilir. Her programı tatbik edebilirsin. Mazeretin yok senin. Mazeretsiz başarısızlığa alternatifiz biz. Muhalefete de dönüp şunu diyebilecek durumdayız. Bu kadar sorun olan bir memlekette iktidar olamadıysanız sizin de siyaset etmeye hakkınız yok. Yani bu kadar soruna rağmen iktidar olamayan muhalefeti ne yapsın millet? Bu kadar güce rağmen sorun çözemeyen iktidarı ne yapsın millet? Biz bu sarkaçta 40 katır 40 satır diye sıkışmış siyasete millet hatırı diyenleriz.
23 YILDA 600 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDEDİK
Devamlı cari açık veriyoruz. O açığı finanse etmek için borçlanıyoruz. Bu arada aldığımız paraları doğru kullanmayınca bir de cari açığa bütçe açığa ekliyoruz. Hem cari açık hem bütçe açığı olunca da memlekette yüksek enflasyona ve faize maruz kalıyoruz. Yani siyasetin iş bilmediğinden kaynaklanan şeyi tasarruflarımızı bitirerek eriterek efendim ailesini tefeciye düşürerek ödüyoruz. 23 yılda 600 milyar dolar faiz ödemişiz biz. 600 milyar dolar faiz ödedik ve hala hayattayız. Bu faizi maharetli bir yönetim plan yapabilmeyi, doğru yatırım yapabilmeyi, doğru üretim yapabilmeyi, memleketin kaynaklarını doğru yönetebilmeyi başarabilen bu faizi yarısını halledebilen bir hükümet memleketi ayağa kaldırır. Hani hepsini demiyorum. Hepsine zaten ülke uçar da yarısına bile memleket hava durur. Bu mali disiplinsizliğimizin sebep olduğu bütçe açığı ikiz açık olarak ilk defa yaşıyoruz. Uzun yıllarda daha önce yaşamıştık. Bütçe açığı ve mali açık yani dış ticaret açığı ve bütçe açığı ikiz açık bu şuna sebep oluyor. Ödemeler dengemizi bozuyor. Ödemeler dengemizi bozulunca bir yüksek maliyetle borçlanıyoruz. Yüksek maliyetle borçlanınca yüksek faize maruz kalıyor. Tayyip Bey'in o itiraf ettiği şey oluyor. Efendim böyle zamanlarda fakirden zengine doğru bir sermaye transferi oluyor. Yani kendi milletinin alın terini faiz şebekelerine böyle veren bir memleket nasıl ayağa kalkacak? Bilen birisi geri gelsin yani. O yüzden bu ülkenin bu popülist siyasetten bu kamu harfi kaynaklarını israf eden bu berbat tiplerinden kurtulması ilk onu hedeflemesi lazım. Tayyip Bey ilk geldiğinde ilk onu hedefliyordu aslında. Başarabilirdi. Bizim kaderimiz midir bu? Milletimiz bu girdaptan kurtulamaz. Orta gelir tuzağı diye bela var başımızda. Hep burada mı duracağız biz yani?
GELİR GİDER ADALETSİZLİĞİNDEKİ MAKASI KAPATAMIYORUZ
Türkiye'de Gayrı safi milli hasta dediğimiz bir şey var. O bizde gayrı safi hasta. Milli değil. Bizimki gayri safi milli hasıla değil. Bizimki gayri safi hasıla. O yüzden üretilen zenginlik millete konfor olarak dönmüyor. Dolayısıyla sermayenin kaynak itibariyle millileşmesi lazımdır ki üretilen ticaretteki artı değeri Türk milletine zenginlik olarak yansıması sağlansın. Uluslararası sermaye biz de bu özelleştirme alanında mesela sattıklarımızı şimdi herhalde 2-3 trilyon dolar geri alamayız. Türkiye'de bu ticaret potansiyelimize rağmen Türkiye'deki gelir gider adaletsizliğindeki makası kapatamıyoruz.
İMRALI TEPKİSİ
Öcalan yakalandığında kendisini böyle bir milyon parçaya ayıracağımızı zannederek korkmuş, benim anam da Türk, ben de zaten Türkleri çok severim, ne emrederseniz de yaparım demiştir. Bu Devlet Beyin bugün aklına gelen laf, o zaman niye aklına gelmemiştir? Ben sizin emrinizdeyim, ne emrederseniz yapacağım korkuyla söylediği laf varken bu 26 yıllık bedelinin hesabını kim verecektir? Çözüm sürecinde olandan bunun ne farkı vardır ki bu rezalete heves edilmiştir? Ben bu muhataplığı doğru bulmadım. Partimiz adına da bunu söyledik. Bu muhataplık doğru değildir. Bu muhataplığa bağlı olarak heves edilen hiçbir şeye inanmıyoruz biz. Kürt'e PKK'nın değdirilmesine, Kürt deyince Öcalan denilmesine asla razı gelmeyiz biz. Öcalan bir teröristtir. Kürtler bizim kardeşimizdir. Şimdi ne oldu bizimkilerin akılına Kürt deyince Öcalan, Öcalan deyince Kürt, PKK deyince Kürtler falan gibi, saçma sapan bir sarmal oluşturdular. Kürdü, PKK'ya, Öcalan'ı Kürtlere değdirmek, Kürde, devlet-millet birliğimize hakarettir. Burada, bu daha önce tecrübe edildi, bu şimdi yaptıkları, ettikleri lafların bedelini millet onlara ödedi. 1212 evladımızı şehit verdik, çözüm rezaletinde. Öcalan'a muhatap aldılar. O zaman muhatap aldılar şehirlerimiz gitti. Şimdi aynı hatayı yaparlarsa devlet millet bütünlüğümüz gider. İşte barış, Kürt meselesi çözülsün. Kürt meselesi nedir efendim? Bilen birisi bize bunu söylesin. Ben 33 yıldır cemiyetçilik yapıyorum. Allah'ını, dinini, kitabını peygamber sever. Eğer Allah'a yoksa peygamberi kitabı yoksa aklı olan, eğer aklı yoksa haysiyeti olan, haysiyeti yoksa şeref olan birisi desin ki bana Kürt meselesi şudur. Bir gelsin bakayım ne diyeyim? Bunların Kürt meselesi dedikleri şey ölücü Kürt meselesidir. Kürt meselesi değildir o. Ona Kürt meselesi denmez. O şöyle bir şeydir. Biz iki kurucu unsur, iki başkentli, iki bayraklı federatif yapılanma. Federasyona efendim yarı otonomiye efendim denetim denetimler biraz gevşetilmiş özel yönetimlere efendim iki resmi dile iki bayrağı iki başkente gidebilecek en ufak bir toleransımız yoktur bizim.85 milyonun birinci sınıf vatandaşı olarak yaşadığı büyük Türk milletiyiz biz. Büyük bir aileyiz. Birbirimize yeteriz. Ne üstümüze PKK'yı değdiririz ne Öcalan alçağına ihtiyacımız var. Biz kendi sorularımızı kendi muhataplarımızla meşru konuşuruz, çözeriz. Bunları konuşmak ve çözmek için hiçbir şekilde bu tertipleri meşru görmüyoruz.
53. YAŞIMA KÜRT OLARAK GİRDİM
52 senedir Türkmenim. Soran herkese böyle diyorum. Kendime Türkmenim dediğim coşkuyla bundan sonra kalan ömrümde ben kendime Kürtüm derim. Birinci yaş günümü kutladım. Yani Türkmen olarak 52 sene yaşadım. Kürt olarak birinci yaş günümü geçen 1 Şubat'ta kutladım. Benim için Kürt neyse Türkmen de o. Ben Türkmenim dediğim duygu nasılsam Kürt dediğim duygu da aynıyım. Dolayısıyla ben Kürtken de üstüme Öcalan’ı, PKK’yı değdirmem. Türkmenken de değdirmiyorum. Değdirmeye heves edenleri meşru görmüyorum. Bu organizasyonlara devlet hakkı diyenleri ciddiye almıyorum. Buradan hayır çıkacak, hayır umacağız, buradan bir şey çıkaracağız diyen hiç kimseye itibar etmiyorum. Memleketin, milletin bunlara verilecek, kaybedecek zamanı yoktur. Bizim sorunlarımız vardır. Sorunlarımızın adının fakirlik olduğuna inanıyorum. Eğitimsizlik sorunlarımız var. İfade hürriyetimiz sorunluğu inanıyorum. Ama bana kimse böyle bir sorun var. Bu sorunu da çözmek için Öcalan'a muhatap olmalı. Öcalan'a muhatap olunca da işte biz bunları konuşmalıyız. Barış falan gibi saçma sapan laflar var. Biz PKK'yla teröristlerle mücadele ediyoruz.
USUL KONGRELERİ
Bizim kongremiz şimdiki yaptığımız kongreler şöyle bir mecburiyet süreci işletiyoruz. Bunlar bizim parti seçime hazırlık kongremiz. Yani usul kongreleri gibi. Çünkü bir erken seçim beklemiyoruz ama olur da memlekette bir fevkaladelik olur da memlekette apansız bir gelişme. Herkes bekliyor. Biz böyle bir gelişmeye karşı seçim hakkını kazanmak için hızlandırılmış usul kongreleri yapıyoruz. Bunları küçük küçük hızlı hızlı yapacağız. Seçime girme hakkımızı cebimize koyalım ki memleket apansız bir gelişmeyle karşılaşıyorsa biz böyle hazırlıksız yakalanmayalım.”