10043,46%-0,55
34,86% 0,08
36,67% -0,11
3022,43% 0,25
4864,29% 0,55
Gazeteci-Yazar Özkan Saçkan, 8 Aralık tarihli Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladı
8 ARALIK TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
%100 BEYİN GÜCÜNÜ KULLANABİLMEK: Kitap, okuyucuların beyinlerinin farklı bölümlerini keşfetmelerine ve beynin nasıl farklı çalıştırılacağını anlamalarına olanak sağlayan bir rehberdir.
İNSANLARIN EN GİZLİ HATIRASI: İntihal suçlamaları sonrasında gözden düşen Afrikalı bir yazarın peşinde bütün bir edebiyat ekosistemini ve edebi kanonu kitapta mercek altına alınıyor.
BİR ŞEHİR BİN İSTANBUL: Yedi Tepeli Şehir’in sadece bilinen güzelliklerine değil, görünmeyen katmanlarına da bakacaksınız.
RUHLARIN RENGİ-HAYATIMIN KADINI 2.: Bulmak kadar aramanın da önemini işaret eden kitap yaşama karşı kalkanlarını kenara bırakamayanların romanı.
KÖTÜLÜK: Kötülüğün psikolojisi nedir, kötülük yapanlar hepimizden farklı bir psikolojik özellik mi taşıyor?
BUL BENİ ANNE: Yazarın dördüncü romanı, yetiştirme yurtlarındaki çetrefil çocuklukları ve görmekten kaçınarak ötekileştirdiğimiz sokaklardaki hayatları anlatıyor.
İşte o kitaplar;
Beynin nasıl farklı çalıştırılacağını anlamak
SOM Bathla’dan %100 BEYİN GÜCÜNÜ KULLANABİLMEK-Zihinsel Fonksiyonların Etkin Kullanımı. Aldığınız bir elektronik aleti tam kapasite yerine yarı kapasiteyle kullanmaya razı olur muydunuz? Elbette olmazdınız. O halde çok katmanlı bir düşünce potansiyeli ortaya koyabileceğiniz halde neden beyninizin düşünme becerisini sınırlı kullanasınız ki? Çoğu kişi, düşünme yeteneklerini sınırlı kapasiteyle kullanır ve bu nedenle, nihai düzeyde kendini geliştirmenin avantajlarından yararlanamaz. Çünkü insanın tüm potansiyelini açığa çıkarması ancak en karmaşık organı olan beynini anlamasıyla mümkün olabilir. Bu kitap sayesinde beyninizdeki baskın düşünme tercihi alanını ve kör noktalarınızın nerede olduğunu öğrenecek ve anlayacak; baskın düşünme biçiminizi daha da güçlendirmenize ve beyninizin diğer bölümlerini makul ölçüde güçlü hale getirmenize yardımcı olmak için beynin farklı bölümlerini ve düşünme yetilerini nasıl zenginleştireceğinizi keşfedeceksiniz. Böylece beyninizi tam kapasiteyle kullanacak ve yaşam döngüsünü daha akıllıca ve daha bütünsel bir şekilde anlayarak ele alacaksınız. Beyninizin tüm potansiyelini kullanın ve yaşam kalitenizi yükseltin! 160 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
İnsanlık tarihinin büyük trajedileri
MOHAMED Mbougar’ten İNSANLARIN EN GİZLİ HATIRASI. Senegalli genç yazar Diégane Latyr Faye, 1938’de Paris’te yayımlandığında büyük ses getiren fakat kısa süre sonra tüm nüshaları toplatılan gizemli bir romanın peşine düşer. Diégane’ın “zenci Rimbaud”nun peşinde Senegal’den Fransa’ya, Amsterdam’dan Arjantin’e uzanan hikâyesi, insanlık tarihinin büyük trajedilerinin, sömürgeciliğin, Shoah’ın, erotik aşkın, hakikat ile kurmaca arasındaki kanlı çekişmelerin iç içe geçtiği bir örümcek ağına dönüşür. Yayımlandığı 2021 yılında Senegalli yazara Goncourt Ödülü kazandıran ve hararetli edebiyat tartışmalarına konu olan kitap, intihal suçlamaları sonrasında gözden düşen Afrikalı bir yazarın peşinde bütün bir edebiyat ekosistemini ve edebi kanonu mercek altına alıyor. Büyülü gerçekçi anlatılardan tarihi romana, biyografiden polisiyeye, farklı türler arasında ustaca gezinen kitap, Sarr’ın Malili yazar Yambo Ouologuem’in hayatından ilham alarak kurguladığı dördüncü ve Türkçeye tercüme edilen ilk romanı. 504 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
Kentin aynalarında cesurca yüzleşme
HALDUN Hürel’den BİR ŞEHİR BİN İSTANBUL. Şarkısı hiç bitmeyen İstanbul’u en güzel seslendirenlerin başında Haldun Hürel geliyor. Şehrin müziğini, kelimelerle örüyor, okuru kendi repertuvarıyla aşağıdan yukarıya dolaştırıyor. Kitap, gündelik telaşların kıyısında bir bekleme salonu, bir dinlenme alanı. Bizans’tan Osmanlı’ya oradan Cumhuriyet’e… Geçişler arası dönüşler Suriçi’nden Boğaziçi’ne uzanan bir uzun hatıra defteri… Kentin aynalarında cesurca yüzleşme. Haldun Hürel’in şefliğinde mazinin orkestrasından ağır senfonik bir çalgı… 456 SAYFA.
(KAPI YAYINLARI)
Gürcistan’da başlayan İstanbul’da devam eden hikâye
ÖZGE Yetkiner’den RUHLARIN RENGİ- HAYATIMIN KADINI 2. Tamara valizine bir iki kazak, gür saçlarını tarayabilen kemik tarak haricinde kendi hikâyesinden başka hiçbir şey koymamıştı. Ormanın içindeki virajlı asfalt yolda ilerlerken düşündüğü tek şey yolun sonundaki evde ona kapıyı açacak kadının kim olduğuydu…Yazar, gerçek olaylardan hareketle kaleme aldığı romanında, tıpkı hayatın inişli çıkışlı yollarına benzeyen karakterleriyle Gürcistan’da başlayan İstanbul’da devam eden dikkat çekici bir hikâye anlatıyor. Toplumun farklı kesimlerinden kişilerin kesişen zorlu yollarının vardığı noktaysa kendini var edebilmek çabası. “Ben de bir yoldan geldim, sen de. Karşılaştığımızda yorgunduk ikimiz de. Ama sen beni her şeye daha yeni başlamışım gibi görmekte ısrarlıydın. Gel dedim, otur şöyle, birbirimize yolculuklarımızı anlatalım. Durmadın, dinlemedin. Bir bankta serin bir akşamüstü konuşsak olurdu. Ya da kar yağarken bir sabah, camın önündeki koltuğumuza geçip. Konuşmadın. Beni tertemiz bir geçmişten, pürüzsüz, sade, teferruatsız, sızısız, dümdüz, tozsuz, dumansız bir yoldan, en kestirmeden sana çıkmış biri sandın. Oysa yaşayan hiç kimse öyle olamazdı.” 160 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
Kötülük nedir? Kötülüğün psikolojisi nedir?
LUKE Russel’den KÖTÜLÜK. Kötülük nedir? Korkutucu ve anlaşılmaz mıdır, yoksa sıradan bir edim midir? Kötülüğün sıradan yanlışlara sığmayan, yanlışın ötesine taşan niteliği ne? “Kötülük” sözcüğünü kullandığımızda, iyilik ile kötülük şeklinde iki kozmik gücün karşı karşıya geldiği bir dünya görüşüne mi inanmış oluyoruz? Acaba günümüzde kötülük, modası geçmiş bir mit haline mi geldi? Şiddet içeren sayısız saldırı, tecavüz ve cinayetle medyadaki haberlerin iç karartıcı bir geçit törenine dönüştüğü bugün, kötülük dünyamızın korkutucu ölçüde gerçek bir özelliği mi? Filozofların, Hannah Arendt gibi siyaset bilimcilerin bu sorulara verdiği yanıtları aktaran yazar kötülüğün sistematik bir analizine girişerek, kavramı toplumsal içerimleriyle beraber felsefi ve psikolojik açıdan çözümlüyor.128 SAYFA.
(TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
Toplumun umarsızlığı, ikiyüzlülüğü üzerine
DURSALİYE Şahan’dan BUL BENİ ANNE. Kitap, 1974 yılında Fatih Cami avlusuna bırakılan bir bebeğin, Cemil’in yaşamından esinlenerek yazılmıştır. Yurtlarda ve sokaklarda geçen, kimsesiz, engelli bir çocuğun annesini arama serüveniyle birlikte, temiz kalabilme mücadelesine tanık olduğumuz eser, “Fakir Baykurt Roman Ödülü”ne lâyık görülmüştür. 8 aylık bir bebekken, bırakılan Cemil’in tek bir muradı vardır; annesini bulmak ve ona sorular sormak: “Neden beni bıraktın anne, benim babam kim, anne beni hiç sevmedin mi, beni hiç aradın mı, bir anne nasıl yavrusunu bırakır?..” Bu sorular onun hayata tutunma kaynağıdır; gece yattığı parkların soğuğunu, itilip kakıldığı sokakların acımasızlığını, duygularını, suretini yitirmiş toplumun vicdansızlığını ve tüm bunların sonucunda hissettiği acısını dindiren tek şey vardır: Bir gün annesini bulabilmek… Roman, oldukça yalın anlatıma rağmen, yaşamın siyah-beyaz olarak gerçekte de ikiye ayrıldığının otoportresini çizmekte, oldukça etkili bir üslup kurmaktadır. Cemil’in yurtta idari personel tarafından yediği tokat, aslında okurken bizlerin de yüzüne atılan bir tokattır. Yazar, toplumun umarsızlığı, ikiyüzlülüğü ve çürümüşlüğü üzerinden bizlere aslında hepimizin neye dönüştüğünü güçlü bir dille anlatıyor, ama asla üst bir dil kurmuyor; içinden sizi ele geçiriyor, yani aslında yazar size kim olduğunuzu usul usul hatırlatıyor. 252 SAYFA.
(LİTERATÜR YAYINCILIK)//