9380,95%0,45
37,90% 0,30
42,94% 1,61
3957,95% 2,25
6383,07% 2,67
9 NİSAN TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
KÖTÜ YORUM: Günlerini ucuz romanlar okuyarak geçiriyordu ama Cinayet Dağı açık ara en kötüsüydü. Emma, klişelerle dolu bu kitaba acımasız bir yorum yapmadan edemedi. Kitabın yazarı H. G. Kane’in bu kadar alınacağıysa aklının ucundan bile geçmezdi.
EFENDİ KAPTAN KURTAR BİZİ! Yazar, Mesudiye zırhlısının öyküsünü, arşiv belgeleri, fotoğraflar ve gemide görev yapan komutanlarla mürettebatın hatıraları eşliğinde okura aktarıyor.
DOĞANA: “Şimdi görüyorum, bu kitap benim ya da bizim değil, çocuk bekleyen herhangi bir anne-babanın yaşayabileceklerinin kitabı.”
BABA OĞUL HİKÂYELERİ: Yazar, yüreğinin çocuk yerinden doğan ilk edebi kitabında bir ailenin kökenlerine iniyor.
GROTESK DÜŞLER- TOPLU OYUNLAR: İnsan denen acayip varlığın gri tonlarındaki mücadelesini en sahici yerden, tiyatro sahnesinden okumanız için.
NE ZAMAN GİTTİ TREN: James Baldwin, anlatıcısının samimi ve tutkulu sesiyle biçimlendirdiği Ne Zaman Gitti Tren’de katmanlı kimlikleri ve hayata topyekûn direnişi odağına alıyor.
İşte o kitaplar;
Asmaca oynamak dışında kimseyle iletişim kurmuyordu
TAYLOR Adams’tan KÖTÜ YORUM. Hayatın gerçeklerine daha fazla dayanamayan Emma Carpenter, evinden ayrılmış ve golden retriever cinsi köpeği Laika’yla beraber ücra bir kasabadaki eski bir sahil evine göz kulak olmaya başlamıştı. Artık esrarengiz komşusu Deek’le Adam Asmaca oynamak dışında kimseyle iletişim kurmuyordu. Günlerini ucuz romanlar okuyarak geçiriyordu ama Cinayet Dağı açık ara en kötüsüydü. Emma, klişelerle dolu bu kitaba acımasız bir yorum yapmadan edemedi. Yorumunun paylaşılmasından kısa bir süre sonra evinde meydana gelen olaylar onu iyiden iyiye tedirgin etmeye başladı. Uyurken bir siluet onu izliyor, birileri köpeğiyle uğraşıyor ve tek başına çıktığı yürüyüşlerde ikinci bir ayak iziyle karşılaşıyordu. Tüm bunlar internet üzerinde yapılan sıradan bir tartışma yüzünden yaşanıyor olamazdı, değil mi? “Muazzam bir psikolojik gerilim… Heyecan gitgide yükselirken olağanüstü ters köşeler bir yandan mevcut beklentileri yerle bir edip bir yandan da yepyeni ihtimallerin kapısını aralıyor…” – Publishers Weekly (starred review). 392 SAYFA
(NOX YAYINLARI)
Mesudiye zırhlısının öyküsünü, arşiv belgeleri, fotoğraflar
OĞUZ Atay’dan EFENDİ KAPTAN KURTAR BİZİ! “13 Aralık 1914. Mesudiye zırhlısı Çanakkale Boğazı’nda demirli. Karakol görevi yapıyoruz. Beklemekten sıkılmış durumda, güvertedeyiz. Karadenizli bir grup asker, kemençe çalıp horon tepiyor. Birden, suyu yara yara bize doğru gelen bir cisim gördüm. ‘Torpil geliyor kumandanım’ diye öyle bir bağırdım ki anında kemençeler sustu. ‘Top başına, top başına’ diye bağıran kumandanın sesini duydum. Gemi müthiş bir patlama ve gürültüyle sarsıldı. Herkes bağırıyor, emirler yağdırıyor, tam bir panik yaşanıyordu. Biri ‘Gemi batıyor, herkes canını kurtarsın’ diye bağırdı. Çoğu kişi kendini denize attı ama ben dahil birçok asker yüzme bilmiyor. Lombozdan baktım, denizin üstü kıpkırmızı silme fes, su görünmüyor adeta!” Mesudiye zırhlısı İngiliz tersanelerinde inşa edilerek 1874 yılında Osmanlı donanmasına katıldı. 1914 yılında yine bir İngiliz denizaltısı tarafından batırılıncaya dek geçen kırk yıl boyunca, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, 93 Muharebeleri, Çırağan baskını, Osmanlı Yunan Harbi, 31 Mart Vakası, Balkan Savaşları gibi pek çok siyasi ve toplumsal olayda rol oynadı. Birinci Dünya Savaşı’nın başında Çanakkale cephesinde kaybedilen ilk gemi oldu. Mesudiye batarken içeride mahsur kalanların “Efendi kaptan kurtar bizi!” sesleri, imparatorluğun çaresizlik içinde yok oluşunu simgeliyordu. 400 SAYFA
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
Çocuk bekleyen anne-babanın yaşayabilecekleri
GÜNDÜZ Vassaf’tan DOĞANA. “Sana ilk mektubumu Marburg’dan 28 Şubat’ta yazmışım. Doğumundan altı ay önce. Annen seni içinde taşıyor, hissediyor, yaşıyor. Anlattıklarıyla seni tanıyabiliyorum. Canlı yayın. Bilmek istersin diye mektupları yazmış olmalıyım.” Baba olacağını öğrenen yazar, çocuğunun doğumuna aylar kala kaleme sarılır ve ona mektuplar yazmaya başlar... Yazılmalarının üzerinden 40 yıla yakın zaman geçtikten sonra nihayet gün yüzüne çıkan bu mektuplar, baba adayı yazarın iç dünyasını tüm samimiyetiyle ortaya koyuyor: Hamileliğin öğrenilmesinden ebeveynlik sorumluluklarını düşünmenin yarattığı baskılara, kendi anne-babasıyla ilişkilerini sorgulamasından çocuğunun geleceği için kurduğu hayallere, ilk ultrason görüntüsünden insanlık üzerine düşüncelere... Oğlu Doğan’ı beklerken aileye, hayata ve geleceğe yepyeni bir pencereden bakmasının yansıması olan kitap, yazarın bugüne kadar yayımlanmış belki de en kişisel kitabı... 166 SAYFA.
(İLETİŞİM YAYINLARI)
Yılmaz’ın yaşam serüvenine babalar anneler eşlik ediyor
BAHADIR Erdem’den BABA OĞUL HİKÂYELERİ. Yılmaz, oğlunu ne kadar çok sevdiğini düşündü. Ona böyle kahkahalar attırmak çok hoşuna gidiyordu. “Dur İnci Hanım, hiçbir şey yok korkma, çocuk çok istiyor, ne yapayım.” “Evet baba, evet çok istiyorum, yaşasın, oley, uçucaz şimdi, havalara uçucaz, benim aslan babam.” “İsterse istesin, çocuk o. Çocuk aklıyla mı hareket edeceğiz, bak vallahi bir şey olur, Allah aşkına yapma, ay hızlanma, korkuyorum.” “Merak etme karıcığım” derken arabaya iyice gaz verdi. Bu arada gözü yokuşu kesen sokaktaydı. Yollar boştu. Kimsecikler görünmüyordu. Aslında tehlikeli bir iş yaptığının farkındaydı tabii ama kendisine olan güveni bu farkındalığın önüne geçiyordu. O yapardı. İstediğini başarırdı. Şimdi de hem oğlunu mutlu edeceğinden hem de herhangi bir kaza bela çıkmayacağından emindi. İnci’nin çığlıkları, sokağın boşluğunun kontrolü, her şey denetimi altındaydı. Arabanın gazına iyice yüklendi. “Hadi baba uçur bizi, uçucaz şimdi uçucazzzz.” Taşrada unutulmuş bir şehirde doğan Yılmaz’ın yaşam serüvenine babalar, anneler, büyükbabalar, büyükanneler, oğullar, halalar, teyzeler eşlik ediyor; hüzünler ve sevinçler de elbette… 232 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
Özgür hissetmek mi yoksa intikam almak mı istiyorsun?
OKAN Özkunt’tan GROTESK DÜŞLER- TOPLU OYUNLAR. “Sen kendini özgür hissetmek mi istiyorsun, yoksa hayattan intikam almak mı? Ben de çok intikam peşinde koştum, hayatın bana yaşattıklarına dair. İnsan hep bir adalet arıyor değil mi? Sana karşı bir özür borcu var hayatın ama o oralı olmuyor.” İnsanlar hep mutlu sonla bitmeyen, tam olarak iyi ya da kötü olamayan, kafası hep karışık, bazen abartılı derecede gülünç, bazen de olamayacak kadar acıklı bir düş içinde yaşıyor. İşte bu dört oyun da benim grotesk düşlerim. Ama sadece benim değil senin de rüyan bu. 176 SAYFA.
(KIRK YAYINEVİ)
Yanlış yerde yaşamanın zorluğu
JAMES Baldwin’den NE ZAMAN GİTTİ TREN. Leo Proudhammer, beyaz Amerika’da siyah, biseksüel ve sanatçı olmanın zorluklarıyla mücadele ederek kendi kimliğini kazanmaya çalışan hassas bir adamdır. Yanlış zamanda yanlış yerde yaşamanın zorluğuna, başkalarına olanaksız görünen umutları –tiyatro oyuncusu olmak– da eklenince hayatının niçin bir mücadele yumağı haline geldiğini anlamak fazla zor değildir. Leo’nun ününün zirvesindeyken geçirdiği kalp krizi, yazarın romanının çıkış noktasıdır; Leo’nun aşklarının, oyunculuk kariyerinin, Harlem’de geçen çocukluğunun hikâyesi, Amerika’da siyah bir sanatçı olmanın bütün çelişki ve zorluklarını gözler önüne serer. Yazar gerçek anlamda vazgeçilmez birkaç Amerikalı yazardan biridir. Saturday Review. 160 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)