9278,39%-1,23
38,13% 0,12
43,49% 1,18
4053,34% 2,49
6554,99% 2,97
16 NİSAN TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
KİVİ’NİN GÜNCESİ VE 41 HAİKU: “Onun gözleri hep Kivi’yi arar, kalbi ise sadece onun için çarpar. Kivi deyip geçmemeli; can dostudur o kedi…”
BİRİNİN KALBİNDE İZ BIRAK: Yazar “Yirmi beş yıllık bir sürede, sevgili eşime hissettiğim ve gittikçe artan yoğun duygulardan oluşur” diyor…
AFRİKA’NIN SON DANSI: “Toprak size sırlarını fısıldayacak; yüzyılların biriken hikayelerini.”
SUDAKİ KAN- MEZBAHA: Onurlarıyla çalışan bütün bu insanların mücadelesini, yasak bir aşkın derinliğinde sürüklenerek izleyecek, bu aşkın hazin sonuyla sarsılacaksınız.
KIZIL KAHKAHA: Kitap, hem savaş edebiyatının hem modern psikolojik anlatının en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilir.
KÖY ENSTİTÜLERİMİZİN YALANLARLA SINAVI: Elinizdeki çalışmada kuruluşlarından (1940) başlanıp 1950-1960-70’li yıllarda daha yoğun olmak üzere günümüze dek süren sayısız sövgü, aşağılama ve yalanlar ele alındı, bunlara o dönemlerin yazılı kaynakları aracılığıyla yakından bakıldı.
İşte o kitaplar;
İlişkilerin derinliklerine yolculuk
KEMAL Aslan’dan KİVİ’NİN GÜNCESİ VE 41 HAİKU. İlişkilerin dinamikleri üzerine odaklanan yazar, bu kitabında farklı türde canlılar olsa da her ilişkinin temelinde benzer değerler yer aldığına işaret ediyor. Kitap, bu değerlerin neler olduğu üzerine odaklanıyor... “Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde Kivi Güncesi yazıları yer alıyor ve burada kaybolan kediler üzerinden keder ve kaybın duygusal yönleri inceleniyor. İkinci bölümü oluşturan "Kivi’nin Güncesi”nde, Kivi ve can dostunun yaşadığı zorlu bir sürecin ilişkiler üzerindeki etkisi titizlikle işleniyor. Kitabın üçüncü bölümü "41 Haiku" ise geleneksel Japon şiiri olan Haiku'nun çağdaş bir yorumu olarak okurlarla buluşuyor. Taraflar, bazen kendilerini bir çemberin içinde bulular, bazen de dışında. 41 Haiku bu alanda bir kediye yazılmış sayılı örneklerden biri. Kivi’nin gündüz rutini dışında gecesine de yönelen incelikli merakı içeriyor.” 136 SAYFA.
(ARTSHOP YAYINLARI)
“Kalbimde oluşan kelimelerin şiirlere dönüşmüş hâli”
MEHMET Hilmi Barcın’den BİRİNİN KALBİNDE İZ BIRAK.
Ey ömrümün varı,
Ben nasıl bir gönüle düştüm ki tarifi var mı?
Ey ömrümün baharı,
Bana nice sevdalar sundun ki daha güzeli var mı?
Şiir ve sözler kitabım, kalbimde oluşan kelimelerin şiirlere dönüşmüş hâlidir. Şiirlerimin birçoğu, ilk tanıştığımız günden bugüne kadar geçen yirmi beş yıllık bir sürede, sevgili eşime hissettiğim ve gittikçe artan yoğun duygulardan oluşur. 74 SAYFA. (İKİNCİ ADAM YAYINLARI)
Toprak size sırlarını fısıldayacak
NAZAN Aşkalli’den AFRİKA’NIN SON DANSI. Bu kitap, Afrika’nın ritmine ayak bir davettir… Her adımda doğanın kalp atışını duyacaksınız. Neşenin rüzgarla yükselip bulutlara dokunduğunu, trajedinin kumlarla savrulup uzaklara taşındığını hissedeceksiniz. İlk adımlarınızın sesini duyacaksınız; insanlığın köklerinden gelen unuttuğumuz bir şarkının sözlerini de. Toprak size sırlarını fısıldayacak; yüzyılların biriken hikayelerini. Burada yazılanlar gerçek: göklerin altındaki ilk şarkıdan, tükenişin son yankısına kadar uzanan bir melodi. Bu dans yaşamın kendisi kadar büyülü ve karmaşık. Her sayfayı çevirdiğinizde adımlarınız Afrika’nın kalbine dokunacak.
Bu onunla son dansınız olabilir belki de ilk… 216 SAYFA.
(KARAKARGA YAYINLARI)
Her türlü emeği ölçüsüzce sömüren tüccarlar
MAHMUT Baycan’dan SUDAKİ KAN- MEZBAHA. Yazarın öykü ve romanlarının konusu genellikle yoksul insanlar, yoksul ama mert insanlar, yoksul ama başı dik, onurlu insanlar... Kitapta yoksulluğun dibe vurduğu, çaresizlik içinde hayvanlarını satan köylüler, boğaz tokluğuna bir mezbahanın kan ve ölüm kokuları içinde çalışanlar, askerlerin karavanasından kalan atıkları evlerine götüren çocuklar... Diğer yandan her türlü emeği ölçüsüzce sömüren tüccarlar ve jandarma baskısı... Roman boyunca bu tüccarlardan birinin, mezbahada çalışan bu yoksul insanların onurlarını çiğneyerek insani sınırları aşması sonucu çıkan olaylara, onurlarını her şeyin üstünde tutan bu insanların karşısında nasıl bocaladığına ve o insanların onurlarına hangi bedelleri ödeyerek sahip çıktıklarına… tanık olacaksınız. 192 SAYFA.
(KORA YAYIN)
“Dünya çıldırdığında böyle gülmeye başlar…”
LEONİD Andreyev’den KIZIL KAHKAHA. Rus dışavurumculuğunun en önemli isimlerinden biri olan yazar kitabında yalnızca savaşın fiziksel yıkımını değil, insan ruhunda yarattığı onulmaz tahribatı da gözler önüne serer. Kızıl Kahkaha, kurşunların bedenleri de zihinleri de paramparça ettiği bir cinnetin adıdır. Artık savaş cepheden taşmış, evlerde, sokaklarda, gazetelerin sayfalarında da sürmektedir. Bir askerin dağınık notları, ölümünün ardından, sivil kardeşi tarafından tamamlanır. Ancak savaşın dehşeti, yalnızca mermi yağmuru altında kalanları değil, dışarıda kalanları da ele geçirir. Cephede ve sivil hayatta, aklın sınırları giderek bulanıklaşır. 1904-1905 Rus-Japon Savaşının gölgesinde yazılan bu romanla yazar, yaklaşmakta olan küresel felaketin habercisi niteliğinde bir anlatıyla Birinci Dünya Savaşının doğuracağı dehşeti yıllar öncesinden sezdirir. Yazarın bu karanlık başyapıtı, savaşın büyüttüğü deliliğin, korkunun ve duyarsızlaşmanın unutulmaz bir tasviridir. 88 SAYFA.
(ALFA YAYINCILIK)
Günümüze dek süren sayısız sövgü, aşağılama ve yalanlar ele alındı
NAZIM Mutlu’dan KÖY ENSTİTÜLERİMİZİN YALANLARLA SINAVI. Çok kısa süren yaşamlarına karşın eğitim tarihimizin en özgün, en özgür, en demokratik, ulusal gereksinmelerimize en uygun ve haklarında en çok sözlü-yazılı çalışma yapılan eğitim kurumlarımızdan Köy Enstitüleri’ne karşı kuruluşlarından günümüze dek daha çok sağdan, insaf ve vicdan ölçülerinin ötesinde ağır suçlamalarda bulunulduğu görülür. Yönetici ve öğretmenlerine “kızıl soytarı, kızıl Moskova uşağı, yerli kızılcıklar, akşamcı yarasalar, berduşlar, Kremlin köleleri, kızıl başlar, satılmış itler sürüsü…” denirken öğrencilerine “Yücel-Tonguç veletleri, piçler, Ethem Nejat-Tonguç Baba dölleri, kızıl uşaklar…” gibi aşağılayıcı ve sövgü dolu nitelemeler yapılır. Kimisi ırkçı, kimisi siyasal İslamcı, kimisi hem ırkçı hem siyasal İslamcı ve biraz da soldan liberal yalancının enstitüleri tarihten silmeyi amaçlayan saldırıları hep boşa çıktı. Olursa bundan sonrakiler de boşa çıkacaktır. Çünkü onların yerine konan okulların varı yoğu ortadadır: Büyük çoğunluğunun yararları sınırlıdır, büyük çoğunluğu verimsiz insan fabrikasıdır! Bu çalışma, yazdıkları ve yaptıklarıyla toplum yararına hiçbir iyiliği olmayanların enstitülere, onların kurucu, yönetici ve öğrencilerine sövgü ve yalanlarıyla tarihimizde kara bir leke olarak kalmalarını kalıcılaştırmak için yapılmıştır. Amacına ulaşması dileğiyle. 280 SAYFA.
(BERFİN YAYINLARI)