9240,91%-0,71
38,44% 0,02
43,84% -0,22
4093,28% -0,94
6607,76% 0,28
30 NİSAN TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
KİTAPÇININ KIZI: “Savaş zamanı yaşanmış olağanüstü bir aşk ve fedakârlık hikâyesinin ikisinin de hayatını sonsuza dek değiştireceğini fark edeceklerdir.”
KAÇAMAK: . “Erkek seçme konusundaki sicilim pek parlak olmadığından pişman olmayacağımı umduğum bir işe kalkıştım.”
GENERAL UÇTU: 2014 Yunus Nadi Roman Ödülü’ne değer görülen kitap, 1940’larda başlayıp 2000’li yıllara uzanan, zamanda geri dönüşlerle örülmüş bir roman.
ÇİRKİN KALKAYIM: “Beni telkin edebilirsin, mutlu olmadığın her günün hıncı, bakır sinilerde önüne geldikçe, beni telkin edebilirsin…”
UYGUNSUZLUK: Uygunsuzluk sınıfsal ve ataerkil yapıda ve sanat çerçevesinde kadına biçilen rol ile bu rolün dışına çıkma olasılıklarını irdeliyor.
KÜÇÜCÜK SÖYLÜYORUM: Yazar, kitabında sert gerçekliği ve yumuşak dili dengeleyerek güçlü bir ilk öykü kitabına imza atıyor.
İşte o kitaplar;
Savaş sırasında kaçırılan kitap koleksiyonunun peşinde gizemli bir serüven...
DANİELA Sacerdoti’den KİTAPÇININ KIZI. Uzun süredir devam eden ilişkisinin aniden sona ermesinin ardından kalbi kırılan Francesca, nadir kitaplardan oluşan bir koleksiyonu çalıştığı galeri adına satın almak için sakin İtalyan adası Santa Caterina’ya gitme fırsatını kaçırmaz. Oraya vardığında, koleksiyonun gizemli sahibesi Lavinia’dan, yerel kitap koleksiyoncusu Thiago’nun da kitaplara talip olduğunu öğrenir. Thiago ile birlikte, kitapların İkinci Dünya Savaşı sırasında, onları Nazilerden kurtarmaya çalışan Helèna adlı bir genç kız tarafından adada bir yere saklandığını öğrenirler. Helèna’nın günlüğünün rehberliğinde kendilerini gizli koleksiyona götürecek sırrı ortaya çıkarmaya çalışırlarken, ikisinin de bu görev için seçilmelerinin bir nedeni olduğunu ve savaş zamanı yaşanmış olağanüstü bir aşk ve fedakârlık hikâyesinin ikisinin de hayatını sonsuza dek değiştireceğini fark edeceklerdir. 272 SAYFA.
(REMZİ KİTABEVİ)
Erkek seçme konusundaki sicilim pek parlak değil
ADRİANA Locke’den KAÇAMAK- Carmichael Ailesi 2. İnsanın sosyal medyada beraber balayına gideceği birini aramasının olağan bir şey olmadığının farkındayım ama işte buradayız. Düğünüm iptal oldu. Ama lüks bir tatil köyünde geri ödemesiz olarak planlanan on bin dolarlık her şey dahil tatilim iptal olmadı ve bunun heba olup gitmesine izin vermeye hiç niyetim yok. Erkek seçme konusundaki sicilim pek parlak olmadığından pişman olmayacağımı umduğum bir işe kalkıştım ve savunmasız bir ânımda arkadaşlarımın benimle gelecek kişiyi seçmesine izin verdim. İdeal aday bekâr olmalı. Uçakta fazla konuşmamalı ve onu hemen yurtdışına çıkmaktan alıkoyacak bir engeli olmamalı. Ayrıca aynı yatağı paylaşacak olmamızı sorun etmemeli. Sonuçta bir balayı süitinde kalacağız. Şartları karşılıyorsanız lütfen hemen yazın. Uçak haftaya kalkıyor! 336 SAYFA.
(NOX YAYINLARI)
Bir babanın derin acıları ve ikilemleri üzerine
MEHMET Zaman Saçlıoğlu’ndan GENERAL UÇTU. Köy Enstitüsü mezunu Harun Bey ile kendi gibi öğretmen eşi Münevver Hanım, genç cumhuriyetin yokluklar içinde yetişen idealist bireyleridir. Ülkeye eğitimli gençler kazandırmak için tayin edildikleri Anadolu’nun çeşitli köy ve kasabalarında yıllar yılı, özveriyle çalışırlar. Son durakları İstanbul’a yerleşerek dar gelirlerine, mütevazı yaşamlarına karşın beş çocuklarını da iyi okutur, mutlu bir aile olurlar. Ancak 12 Eylül dönemi, kimi üniversite sıralarında kimi de evlenme hazırlığındaki evlatlarıyla Harun Bey’in ailesine de ağır darbesini vurur. Tüm idealleri yıkılan, tarifsiz acılar çeken Harun Bey, seneler geçse bile ne yaşadığı korkunç sarsıntıların ne de adaletsizliğin üstesinden gelebilir. Yakın tarihimizin dönüm noktalarını ve kırılma anlarını anlatırken gerek kuşaktan kuşağa aktarılan travmalar gerekse birbirine eklemlenen adaletsizliklerle bugünlere nasıl gelindiğini de konu ediniyor. Yazar 80 Darbesi’nin yaşattığı acıları ve yıllara yayılan etkisini bir ailenin hikâyesi eşliğinde gözler önüne sererken bir babanın derin acıları ve ikilemleri üzerinden vicdan, pişmanlık, intikam gibi hayati meseleleri de sorguluyor. 208 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
Yeterince hoş vaktimiz oldu seninle
MURAT Çelik’ten ÇİRKİN KALKAYIM. Gideceğin yere gitmenin telaşını da götürüyorsun. Bu yanlışı daha evvel ısrarla yapmalıydık. Yeterince hoş vaktimiz oldu seninle küsüştüğümüz şarkıların yanındayken, pozlandığımız anların kılıcını da çektik, güvercini göğe, ellerine beni, yeni bir kalkışma için bu taltif töreni, yüzüğünü parmağında unutma, alkışlanabilirsin alkışlanabilirsin beni telkin edebilirsin, mutlu olmadığın her günün hıncı, bakır sinilerde önüne geldikçe, beni telkin edebilirsin, yediğini kusamayan rüzgâr, kesi yerine boşluk. 64 SAYFA.
(A7 KİTAP)
Kendi sanatsal kimliğini keşfetme
AMİNA Cain’den UYGUNSUZLUK. Amerikalı eleştirmenlerin “feminist varoluşçuluk ya da varoluşçu feminizm” örneği olarak tanımladıkları yapıt, bir sanat müzesinde temizlikçi olarak çalışan Vitória’nın şaşırtıcı öyküsünü aktarıyor. Müzedeki tabloların tozunu almaktan daha fazlasını isteyen ve zengin bir adamla evlenen Vitória, bir yandan kendi sanatsal kimliğini keşfederken, diğer yandan toplum, dostluk, sadakat, evlilik konularını irdeleyen bir serüvene atılıyor. Uygunsuzluk sınıfsal ve ataerkil yapıda ve sanat çerçevesinde kadına biçilen rol ile bu rolün dışına çıkma olasılıklarını irdeliyor. The New York Times’ın, “Birkaç hınzırca farklılıkla Kendine Ait Bir Oda niteliğinde,” diye tanımladığı yapıt, kadının “erkeklerin baktığı bir nesne” olmak yerine “dünyaya kendi gözleriyle bakan biri” olmak özlemini ve bu uğurdaki çabasını dile getiriyor. 152 SAYFA.
(CAN YAYINLARI)
Biz gücümüzü yalnızlığımıza borçluyuz
MERAL Çiçeklidal’dan KÜÇÜCÜK SÖYLÜYORUM. “Biz gücümüzü yalnızlığımıza borçluyuz.” Yer aldığı dergilerden ve seçkilerden tanıdığımız yazar, kitabında sert gerçekliği ve yumuşak dili dengeleyerek güçlü bir ilk öykü kitabına imza atıyor. Okuruna bir kaleydoskobun merceğinden gösterdiği çocukluk ve büyüme sancısı, yalnızlık çeşitleri, ölümler ve ayrılıklar, küçücük haykırılan acılar nesnelerle cisimleşiyor; kimi zaman bisküvili lokum, kimi zaman kıymalı yumurta, kimi zaman hacı dürbünü temsil ediyor umutlu bekleyişleri. Çocuklukta, ilk gençlikte, gençlikte ve yaşlılığa kadar birçok şeyle yoğrulur insan. Ben zamansız ölülerle yoğruldum. Tepeden tırnağa kimsesiz ölümler yükleniyor omzuma. Ben, işi olmayan, hızını sapıtan, durmadan akan, koşan, yorulan, can çekişen saniye çubuğuyum. 104 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
//