İlkbahar geldi.Tabiat canlandı.Yeşillendi ortalık.Havalar ısınmaya başladı.İnsanımızın morali de biraz düzelse ya,hani umutlar da yeşerse bir miktar iyi olmaz mı?
Ama olmuyor işte.Öyle gelişmeler yaşıyor, öyle inanılmaz karar ve olaylara tanık oluyoruz ki,üzülmemek mümkün değil.Kötü ve yanlış yönetilmenin çok ağır faturalarını ödüyoruz. Elimizi nereye atsak,gözümüzü nereye diksek bir usulsüzlükle,bir haksızlıkla,kanunları hiçe sayan çokça davranışlarla karşılaşıyoruz. Ülkemizin çözüm bekleyen çok ciddi iç ve dış sorunları varken,biz siyasi çıkar kavgalarını sürdürüyor,rakiplerimizi altetmenin hesaplarını yapıyoruz.Milletin beklentileriyle bizi yönetenlerin gündemleri çok farklı.
İşi gücü bırakmış,Istanbul’u ele geçirmekle meşgulüz.İlla kanal Istanbul’u yapacağız diye tutturuyoruz.Bu hedeflere ulaşmak için operasyon üzerine operasyon yapıyor,kurunun yanında belki yaşı da yakıyoruz.Yanlış yönetimin mağduru milyonlar sokaklara dökülmüş,haksızlık ve usulsüzlüklerin düzeltilmesini istiyor.Biz kalkmış bu büyük tepki ve protesto gruplarının üzerinden iktidar bayrağını sallandırmaya çalışıyoruz.Şu sıralarda ülkede yangın var.Hepimiz su arayıp yangını söndüreceğimize,benzinle alevleri daha da coşturuyoruz.
İktidarımız sürsün diye,bir yandan Anayasa’yı değiştirmeye gayret ediyoruz. Anayasa’yı değiştirmek için gerekli oyu,(terörsüz Türkiye)senaryosuyla sağlamaya uğraşıyoruz.Bu arada politikamıza itiraz edenleri gözaltına alıp,hapsederek zararsız hale getiriyoruz.Öte yandan çeşitli yerlerde çok kalabalık mitingler yaparak,iktidara gözdağı verdiğimizi sanıyoruz.İktidar nasıl korku salıyorsa ortalığa,muhalefet de ona gözdağı veriyor işte.Kayıkçı kavgası gibi bir şey…Akıntıya kürek çektiğimizin farkında değiliz hala.
Su uyur düşman uyumaz.Ülkemizin başını belaya sokacak çok güçlü dış tezgahlar düzenleniyor yıllardır.Büyük İsrail projesi, büyük Ortadoğu projesi ile Anadolu topraklarının parçalanması hedefleniyor.Biz bu dağılmış halimizle,dindar-dinsiz çekişmemizle, iktidar-muhalefet kavgalarımızla nasıl boğuşacağız dış tehdit ve tehlikelerle?Onun için milleti birlik ve beraberlik çizgisinde buluşturacak,kucaklaştıracak politikalara, çalışmalara,projelere ihtiyacımız var.Ayrıca milletin geçim sıkıntısını bir miktar hafifletecek parayı da bulmamız gerekiyor. Nüfusun dörtte üçü geçinemiyor,beslenemiyor, hayatından bezmiş vaziyetteler.Bizi yönetenler bunu göremiyorlarsa,diğer sorunlarımızı nasıl görecekler,farkedecekler de halledecekler?
Halktan kopuk yönetimler,halkın çektiği sıkıntıları bilmezler.Farklı dünyalarda yaşıyorlar çünkü.Yönetimlerin dünyası hep pembedir,ama yönetilenlerin rengi koyu gri, hatta siyahtır genelde.Bu renkleri normale çevirmek için,bizi yönetenlerin de milletin yaşadığı gibi yaşamaları lazım.Millet iyi yaşamıyor,giderek yoksullaşıyor ve günlük yaşamını sağlayacak gelire çoktan veda etmiş durumda.Sanki Amerika’yız da,onlar gibi zenginiz de, herşeyi özelleştirmişiz.Devletin elinden herşeyi çıkarmışız,fabrikalarını satmışız,kurumlarını dağıtmışız.Şimdi elektrik gibi,içme suyu gibi hayati şeyleri bile ateş pahasına alabiliyoruz.Kiracılar perişan,ev sahipleri de şikayetçi,koca koca apartmanları yapmakla övünen iktidarın yüzünden millet, kiradan fazla yönetim aidatı ödüyor.
Herşey özelleşiyor,kurumlar şirketleşiyor, teknoloji personel sayısını azaltıyor güya.Biz de böyle olmuyor ki.Bir sürü hizmeti özel şirket ve kurumlara devretmemize rağmen,5 milyondan fazla kamu görevlisine sahibiz ve bunlara maaş ödüyoruz.Bir de sosyal yardımlar diye yaşlılara,engellilere,onlara bakanlara ve işsizlere verdiğimiz paralar var ki,buna en güçlü ülkelerin hazineleri bile dayanamaz. Durun daha bitmedi,oylarını alacağız diye 40-45 yaşındaki sağlıklı ve güçlü,rahat çalışabilecek üç milyona yakın insanı da emekli etmedik mi?Hem evinde oturanlara çalışmadan para verdik,hem de zaten çalışmayı sevmeyen milleti daha da tembelleştirdik.Şimdi bir de 8 saatlik günlük mesaiyi 4-5 saate düşürmeye çalışıyorlarmış. Pes doğrusu…
Israr ve inatla yanlış kararlar aldığı ve ülkeyi yanlış yönettiği görülen iktidara daha 3 yıl dayanmak zorundayız.İlk seçim 7 Mayıs 2028’de yapılacak çünkü.İktidar bu kadar uzun süre ayakta kalabilir mi yada millet bu kadar uzun süreye dayanabilir mi?Bana göre çok zor,hatta mümkün değil.Peki ne olacak bu durumda,erken seçime gidebilecekmiyiz? Bunun da cevabını vermek kolay değil.Millet şikayetçi olduğu bir iktidardan kurtulmak istiyorsa eğer,bunun da bir yolu olmalı veya böyle bir yol bulunmalı.Hukukçulara ve Anayasa profesörlerine yeni bir görev işte. Belki referandum formülünü bulabilirler yada şikayetçilerin yüzdesinin yarıdan fazla olması halinde başka bir formül üretebilirler.