YOKSUNLUK
Neyin yoksunluğu içindeyim. Neyin yoksunluğu içindeydim. İşte ben onu öğrendim dün gece.
Daha doğrusu buldum.
Ben kendimi sıradan zannetmiyordum.
Yani sizler gibi alışılagelmiş, yeknesak bir yaşam döngüsü içinde olduğumu zannetmiyordum.
Çünkü ihtiraslarım sizlerden çok farklıydı. Meraklarım. Evreni algılama ve yorumlama şeklim.
Ayrıntıya gerek yok sıra dışı bir insanım ben.
Ama bulduğum yoksunluğum o kadar sıradan çıktı ki.
Bu sıradanı tek kelime ile açıklamakta bile zorlanıyorum.
Hani soğuk bir havada, sakin sakin iri damlalar halinde yağmur yağar. Bu yarın kara çevirir falan diye düşünerek dalgın dalgın yürürsünüz.
Derken çöp bidonlarının arasında karşınıza bir kedi yavrusu çıkar.
Islak ve kirlidir.
Bacakları titriyordur.
Hiç ses çıkartmadan berrak güzel gözleri ile size bakar. Tam da gözünüzün içine.
Bir iki saniyelik bir karşılaşmadır o. Yürür gidersiniz.
İşte ben o yavruyum farz edin ve yaşadığım yoksunluk da aşağı yukarı onun yaşadıkları.
Hani biri beni fark etse kaldırım kenarında. Göğsüne yaslasa ıslaklığıma ve pisliğime aldırmadan. Evine götürse. Yumuşacık havlular ile kurulasa. Sıcacık bir battaniyeye sarsa. Sonra öpse, okşasa, koklasa.
Koklasa!
Koklama önemli.
Bir insan sadece gerçekten sevdiği insanı koklar. İçine çeker. Onun kokusunu öyle bir içine çeker ki bir daha bedeninden, ruhundan çıkmasın diye.
Öpse, okşasa, koklasa.
Ve tüm bunları hiç bir karşılık beklemeden yapsa.
Islak, kirli bir kedi yavrusundan ne gibi bir menfaat bekleyebilir ki insan?
İşte benim yoksunluğum buymuş arkadaş. Beni biri bir kaldırım kenarında bulsa..
....
Nasıl ama?. Benim çok hoşuma gitti. Takip ediyorum arkadaşı. Daha çok güzel denemeleri var. İzin verdikçe sizlerle paylaşacağım.