Tıkanan damarlara, daralan damarlara yerleştirilen kan akımının devamını sağlayan "geçici" pasaj sağlayan protez. Günlük hayatımızın bir parçası oldu artık değil mi?
Nerede ise kulağına küpe taktıran kadar damarlarına stent taktıran ünlüler var etrafımızda. Bu konuda erken teşhis ve tedavi başarısı nedeni ile Kardiyoloji hekimlerini ayrıca kutlarım.
Dikkat ederseniz "geçici" kelimesini tırnak işareti içine aldım. Çünkü stentler geçici olarak pasaj sağlar. İlaçlı (kan pıhtılaşmasını engelleyici kimyasal ile kaplı) olanlar dahil bu stentler de tıkanır. Veya stent takılmamış damarlarda, stentin üç milim önünde veya sonrasındaki aynı damar da tıkanır.
Yani stent damar tıkanıklığı rahatsızlığından sonsuz bir kurtuluş değildir. Kullanılan kanda pıhtı oluşmasını engelleyen ilaçların da belli bir başarı oranı var. Yani tekrar ve tekrar "Acımadı ki!..
Acımadı ki!.." şeklinde çocuksu bir savunmaya geçmeye gerek yok. Türkiye'de son üç yıldır kalp damarları başta olmak üzere angiografi salgını var. Kardiyoloji klinikleri 24 saat teyakkuzda.
Buna paralel olarak da stent ve by-pass müdahaleleri zirve yapmış durumda. Angiografi, stent, by-pass sebebe yönelik tedaviler değildir. Sonuca yönelik uygulamalardır. Peki bu salgının sebebi ne? Önce bu konuda dürüst bir teşhis koymak lazım. Covid yaptı bunu diyorlar. Ama görüyoruz ki toplumun aynı oranda bu virüs enfeksiyonuna maruz kaldığı pek çok ülkede böyle bir salgın yok.
O zaman belirleyici faktör Covid değil. Bu ülkeler ile Türkiye arasında tek bir değişken var. Onlar mRNA aşıları kullanmadı. Biz kullandık.
Sizin önünüze yüz bin dolar karşılığı yapılmış, bildiğimiz güya bilimsel araştırma raporlarını koyarak duruma itiraz ediyorlar. Neden? Çünkü suçlular.
Halep ordaysa arşın burada. mRNA aşısına maruz kalmamış ama aynı derecede Covid enfeksiyonu geçirmiş ülkelerde neden kalp krizi, pıhtı atması, ani kalp durması salgını yok?
Bunun için sadece son iki yıllık istatistiklere bakmak yeterli. Amacım Türk tıbbının öncelikle mRNA yan etkilerini kabul etmesi. Çünkü düşmanı görmezden gelerek gerçek tedavi bulunamaz.
Türk akademilerinin vakit kaybetmeden tüm dezenformasyon, tehdit ve aldatmalara kulak asmadan mRNA yan etkilerini durduracak veya ortadan kaldıracak çalışmalara başlaması gerektir.