BİLGEHAN BİLGE

Tarih: 02.02.2024 10:16

SUÇLU!

Facebook Twitter Linked-in

-Evet hakim bey. Ben suçluyum.

...

Sizi bilmem!

Hiç suçlandınız mı?

Hiç hakim karşısına çıktınız mı?

Hiç mahkum edildiniz mi?

Ben hiç hakim karşısına çıkmadan iki kere suçlandım ve mahkum oldum.

Mahkumiyetlerim yine benim çok sonradan haberim olduğu üzere para cezası şekline çevrildiği için maalesef hiç mapushane deneyimim olmadı.

İşlediğim her iki suç da çok enteresan suçlar.

Evlere şenlik!.

Birincisi

(İkincisini daha sonra anlatacağım.)

...

Marmaris.

Hayat gayet güzel.

Yaşamak ve mesleğimi icra etmek istediğim bir coğrafyadaydım.

Havuzlu villa, yeni doğan kızımın güzelliği, Marmaris'in güzel insanları, hastalarım, her biri bir servet değerinde hemşirelerim, meslekdaşlarım ile hayat akıp giderken bir “biri” çıktı karşıma.

En büyük duam "Allah kötüye denk getirmesindir."

Bana denk geldi.

“Sen Bodrumun ilk özel hastanesinin kurucu başhekimisin.

Beyin cerrahisi alanında hem bölgenin hem de Türkiyenin pek çok ilkine imza attın.

Gel seninle Marmariste bir özel hastane kuralım” dedi.

!..

Sazan gibi atlamadın elbette! Ama biraz sardalya gibi atladım.

“Marmaris’in üçüncü bir özel hastaneye ihtiyacı yok ama İçmeler’in bir ilk yardım merkezine ihtiyacı var. Eğer özel sağlık sektörüne girmek istiyorsan önce bisiklete binelim. Sonra otobüs, uçak falan kullanırız. Bir çapımızı görelim”.Dedim.

Aklımca hem böyle bir macerayı istiyorum fakat tedbirli gitme kararındayım.

Sonu benim açımdan tam bir felaket oldu.

Bu hikayenin romanı yazılır.

Ama konu o değil.

Konu, benim İçmeler de acil müdahale merkezi olarak açtığım bina’nın kira kontratı.

Ev sahibi eski İçmeler Belediye Başkanı.

Adamın eşi dahil çoluğu ve çocuğuna hekimlik yaptım.

Eşini Türkiye’de nadir olarak yapılan bir şekilde aynı seansta iki farklı hastalıktan ameliyat edip sağlığına kavuşturdum. Ve sane 1997. O yıllarda İstanbulda bile çok zor bir işti.

Neyse kendimize güzelleme yapmayalım. Ama ihanetin boyutunu bilin diye söyledim.

Acil Tıp merkezi planlı bir şekilde batırıldı.

Yaklaşık 200.000 USD zarar ile zor kurtuldum.

Ve hala o yıllardaki kalan borçlarımı ödüyorum.

Ki bu borçların tek bir kuruşu cebime girmediği halde!.

Söz konusu merkez,ben tasfiye edildikten sonra o eski belediye başkanının müstakbel damadına sıfır maliyet ile elden teslim edildi.

Hala sağlar mı? Hala damat damat mı? O merkez ne oldu? Bilmiyorum. Geriye dönüp de bakmadım.

Aradan uzun yıllar geçti.

Bir Üniversiteye başlayacağım. Hedefim Doçent, Profesör falan olmak. Biraz da vatana, millete faydalı hekim adayları yetiştirmek.

Şak!..

Dediler ki “senin sabıka kaydın var!”

Nedir suçum arkadaş?

“Özel evrakta sahtecilik yapmışsın”

Nasıl?

Marmariste bir yer kiralamışsın. O kiraladığın yerin vergisini düşük göstermek için sahte kira kontratı düzenlemişsin!

Haydi buyur buradan yak.

Evrak nerede?

Aha burada!.

Bir A4 fotokopi.

Birisi üzerine bir şeyler karalamış.

Altında benim imzama benzer bir imza var.

Bu fotokopi üzerinden yargılanmışım ve bir de hüküm giymişim.

...

Hukuk insanına diyorum ki.

"Her şeyden önce benim bu evrakla uzaktan, yakından ilişkim yok!

Benim esas kira kontratım budur!

Ve ben kiramı her ay kuruşu kuruşuna ev sahibinin banka hesabına ödedim. Banka dekontlarım da budur.

Üstelik kiracı olarak benim yükümlülüğümde olmadığı halde ev sahibinin kira geliri vergilerini de ödedim. İşte evraklar buradadır!..

O da diyor ki:

Geçmiş olsun!.

Gıyabımda bir güzel yargılanmışım. Hüküm giymişim ve itiraz süresi çoktan geçmiş!

“Özel evrakta sahtecilik!”

Çok büyük bir suç.

Bu suç ile Türkiye Cumhuriyetinde hekimlik yapamazsın!

Git adam öldür.

Hekimlik yaparsın.

Veya vatana millete ihanet içerisinde olan bir terör örgütüne üye ol. Ve hatta eylemde bulun.

Bunlar af edilir.

Hekimlik yaparsın.

Hastalarını dolandır, devleti dolandır, milyonlarca lirayı indiragandi yap.

Önemli değil!.

Hekimlik yaparsın ve hatta seni profesör yapıp bir fakülteye rektör bile yaparlar.

Peki benim başıma neden böyle ikircikli bir iş geldi?

Aradan uzun yıllar geçince insan bir geriye dönüp bakıyor.

O zaman diliminde fark etmediği, bilmediği, önemsemediği gerçeklerle yüzleşiyor.

...

Ben 2024 yılında Marmaris, Armutalan belediyesi başkan adayı oldum.

MHP’den.

Komik değil mi? Marmaris ve MHP!.

O tarihe kadar MHP’nin o ilçede, o yörede esamisi bile yok. Temsili belde başkanları falan var. Çoğu Karadenizli. Bir nevi hemşehri derneği gibi mekanlar. Çok delikanlı, çok değerli insanlar. Ama o yörede o tarihlerde MHP'nin doktirini halka hiç sirayet etmemiş.

Bu şartlar altında,

2004!

Beldibi ve Turunç!

Biz kazandık. Milliyetçi Hareket Partisi.

MHP siyasi tarihinde ilk defa belediye başkanlığını kazandı bölgede.

E elbette tüm arkadaşlarım gibi ben de çok çaba sarf ettim.

2004 yılında Marmaris için "Sağlık turizmi, Dalaman havalimanına demiryolu hattı, Orman yangılarından korunmak için yüksek basınçlı söndürme ağı falan gibi projeler ile gelmiştik."

Ama proje, muroje hikaye.

O yıl AKP ve FETÖ Marmaris’te seçime bile giremedi biliyor musunuz?

Bir gazeteci arkadaşın, bir fotoğrafı üzerinden itiraz ettik!.

Gazeteci spontane bir fotoğraf çekmişti.

Fotoğrafın altındaki haber şu “AKP ilçe başkanı belediye başkanları ile ilgili dosyayı yüksek seçim kuruluna verdi!”

Fotoğrafta saat 17:35

AKP ilçe başkanı ile hakim el sıkışıyor.

Evrağın en geç 17:00 de teslim edilmesi gerekir kanunen.

Gazeteci arkadaşımızla da aram çok iyiydi.

Hemen itiraz ettik.

Ve 2024 baharında AKP Marmaris seçimlerinde tribünlerdeydi.

Sen hem AKP’yi dolayısı ile kankası FETÖ’yü seçime sokma

Hem de iki belediye al.

Öyle mi?

Bunun hesabı mutlaka sorulmalıydı.

MHP o yıllarda çok sert muhalifti. Genel merkezde AKP ve genel başkanına ağza alınmayacak hakaretler ediliyordu.

Henüz FETÖ diye bir kavram da yoktu.

FETÖ’nün tüm sisteme sessizce, rutubet gibi sızdığı yıllardı.

İşte o arada bir derede eski belediye başkanı, FETÖ falan derken. Uydurma bir fotokopi üzerinden, tüm tebligatlar aynı yolun yolcusu bir muhtara gönderilmek üzere…

Sabıkalı oldum iyi mi?

Marmaris’in çok değerli bir avukatı benim dosyamı inceledi.

Baktı! Baktı!..

Gülmeye başladı.

Hocam böyle şey olmaz. Yeniden dava aç. Ben para pul istemem tek celsede kazanırsın. Dedi.

Yapmadım.

Sürem yoktu.

Dava aç, dava tarihini bekle, belki bir yıl belki on yıl? Haklılığını ispat et!

Sürem yoktu!

Bir an önce mesleğime geri dönmem gerekiyordu.

Onun yerine “memnu hakların iadesi” talebinde bulundum.

Mahkeme bir hafta içinde talebimi haklı buldu ve kabul etti.

Bu sayede hiç işlemediğim bir suçtan aldığım mahkûmiyet hakim kararı ile beyin cerrahı olarak mesleğime devam etmemi sağladı.

İşin ironik kısmı şu!

Benim yararlandığım kanun maddesinin adı.

“Tayyip Erdoğan yasası”

Memnu hakların iadesi!

Bu yasa olmasaydı Tayyip bey sabıkası nedeni ile (Ki bence maksadını aşan bir cezaydı.) muhtar bile olamazdı.

Ve ben de düzenlenmiş bir kumpas nedeni ile ömrümün 12 senesini eğitim için verdiğim 40 yıllık mesleğimi Türkiye Cumhuriyeti dışında yapacaktım.

Düşünebiliyor musunuz?

O yasa olmasaydı!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —