Her mahallede vardır bu yaramaz çocuklar. Kapı zilinizi çalıp kaçarlar. Camınıza taş atıp kırarlar.
Okuldan gelen çocuğunuza musallat olurlar. Kapınızın önünde çocuğunuzu dövüp, ağzını burnunu kırmaktan imtina etmezler.
Arabanızın kaportasını çizerler, Siz işe gitmek üzere evden çıktığınızda size taş atarlar, ana avrat küfür ederler. Ve en nihayetinde sabır taşı çatlar. Sokağın başında yakalarsın bu yaramazı. Kulağını çekersin.
"Bak bana zarar verme, seni fena yaparım" diye tembih edersin. Vay sen misin bu haylazın kulağını çeken. Önce böyle bir yaratığı yetiştiren anne baba, dayı, amca karşına çıkar.
Ortalığı velveleye verir. Sonra işin önünü sonunu bilmeyen konudan habersiz mahalle sakinleri devreye girer. Sen "küçücük çocuğun kulağını çeken, onu azarlayan adam haline getirilirsin.
" Bakkal çocuğun amcasıdır. Seninle alış verişi keser. Sana selam bile vermez. Mahallenin camcısı o çocuğa şeker, çikolata ikram eder. Ve hatta cebine taş eline sapan verir.
Çünkü her kırdığı cam ona gelen iş, para demektir. Komşular için dedikodu kaynağıdır. Altın günlerinde sohbetin en tatlı yeridir.
Etrafımızda özellikle kuzeyimizde olup bitenler üç aşağı beş yukarı bu minvaldedir. Bizim mahalle böyledir.
Öncelikle sormak ve bilmek gerekir. Bu adam bu yaramazın kulağını niye çekti?